Boykot Çağrıları ve Hukuki Sınırlar: Hukuki ve Cezai Sorumluluk Doğar mı?

1. Giriş

Günümüzde sosyal medya, bireylerin düşüncelerini kamuoyuyla paylaşmalarına olanak tanıyan en etkili araçlardan biri haline gelmiştir. Bu bağlamda, bir şirketin ürün veya hizmetlerine yönelik boykot çağrıları da sıklıkla sosyal medya üzerinden yapılmaktadır. Ancak bu tür paylaşımların hukuki sınırları, ifade özgürlüğü ile ticari itibarın korunması arasındaki denge çerçevesinde değerlendirilmelidir. Bu makalede, bir şirketi boykot çağrısı yapmanın ve bu yöndeki kişisel sosyal medya paylaşımlarının hukuka uygunluğu, uygulamaya yönelik olarak ele alınacaktır.

2. İfade Özgürlüğü ve Sınırları

2.1. Anayasal Dayanak ve Kapsam

İfade özgürlüğü, hem bireysel hem de toplumsal yönü olan temel bir haktır. Anayasa’nın 26. maddesi uyarınca, herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hak, yalnızca olumlu karşılanan veya zararsız görülen düşünceler için değil, aynı zamanda rahatsız edici, eleştirel ve muhalif nitelikteki ifadeler için de geçerlidir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi de benzer şekilde ifade özgürlüğünü koruma altına alır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında, ifade özgürlüğü demokratik toplumun temel taşlarından biri olarak kabul edilmekte ve bu özgürlüğe yapılan müdahalelerin “demokratik toplumda gerekli” ve “ölçülü” olması gerektiği vurgulanmaktadır.

2.2. Boykot Çağrıları İfade Özgürlüğü Kapsamında mı?

Bir şirketin ürün veya hizmetlerine yönelik boykot çağrısı yapmak, kural olarak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilir. Özellikle çevresel, etik, sosyal veya politik gerekçelerle yapılan boykot çağrıları, bireylerin kanaatlerini açıklama hakkının bir uzantısıdır. Bu tür çağrılar, kamu yararına yönelik eleştiri niteliği taşıyorsa, ifade özgürlüğü koruması altındadır.

Anayasa Mahkemesi’nin 2014/3986 başvuru numaralı kararında, ifade özgürlüğünün yalnızca toplumun çoğunluğu tarafından kabul edilen düşüncelerle sınırlı olmadığı, azınlıkta kalan veya rahatsız edici düşüncelerin de bu kapsamda korunması gerektiği açıkça belirtilmiştir.

2.3. Sınırlandırma Kriterleri

İfade özgürlüğü, mutlak bir hak değildir. Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca, temel hak ve özgürlükler yalnızca kanunla sınırlanabilir ve bu sınırlamalar, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olmalıdır. Bu çerçevede, ifade özgürlüğü şu amaçlarla sınırlandırılabilir:

Başka kişilerin şöhret veya haklarının korunması (örneğin: şirketin ticari itibarı)

Kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması

Suç işlenmesinin önlenmesi

Özel hayatın gizliliğinin korunması

Bu bağlamda, bir şirketi hedef alan boykot çağrısı veya sosyal medya paylaşımı, eğer gerçeğe aykırı, küçük düşürücü, hakaret veya tehdit içeren ifadeler içeriyorsa, ifade özgürlüğü sınırlarını aşar ve hukuka aykırı hale gelir.

2.4. Anayasa Mahkemesi ve AİHM İçtihatları Işığında Değerlendirme

Anayasa Mahkemesi, ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerde ölçülülük, zorunluluk ve meşru amaç kriterlerini aramaktadır. Örneğin, 2016/5093 başvuru numaralı kararda, bir şirketin ticari itibarını zedeleyici, gerçeğe aykırı ve saldırgan nitelikteki ifadelerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği belirtilmiştir.

AİHM de benzer şekilde, “ifade özgürlüğü, bilgi verme ve alma hakkını da kapsar; ancak bu hak, sorumlulukla kullanılmalıdır” ilkesini benimsemektedir. Bu nedenle, ifade özgürlüğü kisvesi altında yapılan her paylaşım mutlak koruma altında değildir.

Anayasa’nın 26. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi uyarınca herkes, düşünce ve kanaatlerini açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Anayasa Mahkemesi içtihatlarına göre, bu hak yalnızca toplumca kabul gören düşünceler için değil, rahatsız edici ve eleştirel nitelikteki ifadeler için de geçerlidir. Dolayısıyla, bir bireyin bir şirketin ürünlerini kullanmama kararı alması ve bu kararını kamuoyuyla paylaşması, kural olarak ifade özgürlüğü kapsamında korunur.

Ancak bu özgürlük mutlak değildir. Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca, temel hak ve özgürlükler yalnızca kanunla sınırlanabilir ve bu sınırlamalar demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olmalıdır.

3. Boykot Çağrılarının Hukuki Niteliği

Boykot çağrıları, eğer yalnızca kişisel görüş açıklaması niteliğinde ise ve kamuoyunu bilgilendirme amacı taşıyorsa, hukuka uygun kabul edilir. Ancak aşağıdaki durumlarda hukuka aykırılık gündeme gelebilir:

a) Haksız Rekabet (TTK m. 54 vd.)

Eğer boykot çağrısı, gerçeğe aykırı, yanıltıcı veya küçük düşürücü ifadeler içeriyor ve şirketin ticari itibarını zedelemeyi amaçlıyorsa, bu durum haksız rekabet teşkil edebilir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/26310 E., 2023/622 K. sayılı kararında, sosyal medya üzerinden yapılan ticari itibarı zedeleyici paylaşımların haksız fiil ve haksız rekabet kapsamında değerlendirilebileceği belirtilmiştir.

b) Kişilik Haklarının İhlali (TMK m. 24-25)

Tüzel kişilerin de kişilik hakları vardır. Şirketin ticari itibarı, marka değeri ve kurumsal kimliği bu kapsamda korunur. Gerçeğe aykırı, aşağılayıcı veya küçük düşürücü ifadeler, kişilik haklarının ihlali gerekçesiyle tazminat sorumluluğu doğurabilir.

c) Hakaret ve Tehdit (TCK m. 125, 106)

Tüzel kişilere doğrudan hakaret suçu isnadı mümkün olmamakla birlikte, şirket yöneticilerine veya çalışanlarına yönelik hakaret veya tehdit içeren ifadeler, ceza hukuku kapsamında değerlendirilebilir. Ayrıca, şirketin malvarlığına veya faaliyetlerine zarar verme tehdidi içeren paylaşımlar, TCK m. 106 kapsamında suç teşkil edebilir.

4. Uygulamada Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

İfade özgürlüğü sınırları içinde kalan, bilgiye dayalı ve kamu yararı taşıyan boykot çağrıları hukuka uygundur.

Gerçeğe aykırı, küçük düşürücü, hakaret veya tehdit içeren paylaşımlar hukuki ve cezai sorumluluk doğurabilir.

Şirketler, bu tür paylaşımlara karşı kişilik haklarına saldırı nedeniyle tazminat davası açabilir; ayrıca haksız rekabet hükümlerine dayanarak men ve tazminat talebinde bulunabilir.

5. Sonuç

Bir şirketi veya ürünlerini boykot etmek ve bu yönde kişisel sosyal medya paylaşımları yapmak, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilir. Ancak bu özgürlük, şirketin ticari itibarını zedeleyecek, gerçeğe aykırı veya saldırgan nitelikteki ifadeleri kapsamaz. Uygulamada, her somut olayın içeriği, kullanılan dil ve amaç dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır. Ve bu değerlendirme yapılırken, ifade özgürlüğü ile hukuki sorumluluk arasındaki dengeyi gözetmek önem arz etmektedir.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *